Anarşizme Dair Yanlış Fikirler – Sam Dolgoff

  Anarşizm

samdolgoff

Anarşizm Mutlak Bir Toplum Karşıtı Bireycilik Değildir

Anarşizm diğerlerinin haklarını ihlal eden, her tür örgütlenme ve özdisiplini reddeden; mutlak, sorumsuz, toplum karşıtı bir bireysel özgürlük demek değildir. Mutlak bireysel özgürlüğe tecrit olarak [kendini herşeyden soyutlayarak] ulaşılamaz –olsa dahi:”Hürriyeti alıp götüren ve [kişisel] teşebbüsü imkansız yapan şey, kişiyi güçsüz kılan tecrittir.” (Errico Malatesta, Life and Ideas, Freedom Press, s.87).

Anarşizm “özgür sosyalizm” veya “toplumsal anarşizm” terimlerinin eşanlamlısıdır. “Toplumsal” kelimesinin ifade ettiği üzere, anarşizm birlikte yaşayan ve özgür topluluklarda işbirliği içinde olan insanların özgür birliğidir. Kapitalizm ve devletin devrilmesi; sanayide işçilerin kendinden yönetimi [özyönetimi]; ihtiyaca göre dağıtım; özgür birlik; [tüm bunlar] sosyalizmin özünü oluşturan, sosyalist eğilimlerin tümü için geçerli olan ilkelerdir. Bu amaçların nasıl ve ne zaman gerçekleştirileceği konusundaki temel ayrımlarda kendilerini belirginleştirmek için olduğu gibi, toplum karşıtı bireycilerden de ayrıştırmak için, Peter Kropotkin ve diğer anarşist düşünürler anarşizmi “sosyalist hareketin sol kanadı” olarak tanımlamışlardır. Rus anarşisti Alexei Borovoi, özgür bir toplumda anarşizmin uygun temelinin özgür örgütlerdeki tüm üyelerin eşitliği olduğunu belirtir. Toplumsal anarşizm, farklı olmak için eşit haklara sahip olmak olarak tanımlanabilir.

Anarşizm Ne Sınırsız Hürriyettir, Ne De Sorumluluğun Yadsımasıdır

İnsanlar arasındaki toplumsal ilişkilerde bazı gönüllü normların [kural, standart] kabul edilmesi gereklidir; yani tamamen özgür bir şekilde kabul edilen bir anlaşmanın yerine getirilmesini. Anarşizm, yönetimin [ing. government] olmaması değildir. Anarşizm özyönetim [özerklik, ing. self-government] (veya eşanlamlısı olarak kendinden-idare [ing. self-administration]) demektir. Özyönetim özdisiplin demektir. Özdisiplinin alternatifi, yöneticilerce tebaalarına dayatılan zorunlu bir itaattir. Bundan kaçınmak için her birliğin üyeleri özgürce kendi birliklerinin kurallarını saptarlar, ve kendi yaptıkları bu kuralların arkasında durmak için anlaşırlar. Gönüllü anlaşmaya riayet ederek yaşamayı reddenler onun sağladığı yararlardan yoksun bırakılmalıdırlar.

Ayrılma Hakkı

Anlaşmaların ihlali için [yapılan] cezalandırma, el konulamayan [geri alınamayan, sahip olunan temel hak, ing. inalienable right] [yani] ayrılma hakkıyla dengelenir. Grupların ve bireylerin kendi birlik biçimlerini seçmesi, Bakunin’e göre tüm politik haklar içinde en önemli olanıdır. Bu hakkın ihlali tiranlığın tekrar yürürlüğe girmesine yol açar. Hapisten ayrılamazsınız. Ayrılma birliği felç etmeyecektir. Güçlü, baskın ortak çıkarları olan insanlar işbirliği yapacaklardır. Ayrılmakla daha fazla kaybı olacaklar farklılıklarını uzlaştıracaklardır. Kolektivite ile çok az veya hiç bir paylaşımı olmayanların ayrılması, birliğe zarar vermeyecektir; aksine sürtüşme [anlaşmazlık] kaynağını ortadan kaldıracak, böylece de genel uyumu geliştireceklerdir.

Anarşizm ve Devlet Arasındaki Temel Fark

Şeylerin idare edilmesi demek olan hizmetlerin değişiminde, anarşistlerin özgürce kabul edilen otorite kavramı; tebaası, [yani] insanlar üzerinde hükmetme anlamına gelen devlet otoritesinden temel olarak farklıdır. Örneğin, televizyonumu tamir etmek: tamirat bittiğinde uzman teknisyenin otoritesi sona erer. Ben teknisyenin odasını boyamak için anlaştığımda da aynı şey geçerlidir. Mal ve hizmetlerin karşılıklı değişimi otomatik olarak diktatörlüğü dışlayan sınırlı, kişisel olmayan koperatif bir ilişkidir. Ama bunun aksine, devlet doğumumdan ölümüme kadar hayatımın her yönünü yöneten tam bir yayılmacı aygıttır; onun her bir [resmi] kararına ya uymak zorundayımdır; ya da tedirgin edilmeyi, haklarımdan mahrum edilmeyi, hapsedilmeyi ve hatta ölümü göze almam gerekir.

İnsanlar bir grup veya birlikten özgürce ayrılabilir, ve hatta kendilerininkini oluşturabilirler. Ama devletin yargılamasından kaçamazlar. En sonunda birinden kurtulsalar dahi hemen akabinde yeni bir devletin yargısına tabi hale gelirler.

Devletin Yerini Doldurmak

Anarşist fikirler suni bir şekilde anarşistlerce uydurulmuş [biraraya getirilip düzenlenmiş] şeyler değildirler. Halihazırda işlemekte olan eğilimlerden [yönelimlerden] ortaya çıkarılmışlardır. Anarşizmin sosyolojisini biçimlendiren Kropotkin, anarşist özgür toplum anlayışının”günümüzdeki yaşamın gözlemlenmesi sonucunda zaten elde olan verilere” dayandığında ısrar eder. Anarşist kuramcılar yeni bir toplum kurmak için, eski toplumdaki tüm faydalı organizmaların [kurumların] kullanılmasını önermekle yetinmişlerdir. Yani, “yeni toplumun unsurları halihazırda çökmekte olan burjuva toplumunda gelişmektedir” (Marks) [ilkesi], sosyalist hareketin tüm eğilimlerince paylaşılan temel bir ilkedir. Anarşist yazar Colin Ward bu noktayı harika özetlemektedir:”eğer yeni bir toplum kurmak istiyorsan, tüm malzemeler zaten elindedir.”

Anarşistler devleti bir kaosla değil; kordinasyon ve özyönetim yoluyla karşılıklı yardımlaşma ve ortak çıkarın gerekli olduğu her yerde doğal, kendiliğinden oluşan örgüt biçimleri ile değiştirmeyi amaçlarlar. Bunun kaynağı insanoğlunun kaçınılmaz birbirine karşılıklı bağımlılığı ve uyum arzusudur. Bu tip bir örgütlenmenin biçimi federalizm’dir. Düzensiz bir toplum (“society” kelimesinin kendisinin ifade ettiği üzere) akla dahi gelemez. Fakat düzenin örgütlenmesi devletin tekeline özgü bir şey değildir. Federalizm, topluma devlet tarafından el konulmasını öncelleyecek [engelleyecek] ve onun [toplumun] ayakta kalmasını sağlayacak bir düzen biçimidir.

Eskiden devlet tarafından ele geçirilmeden önce, aslen federalist niteliğe sahip olmayan tek bir örgütün dahi olduğundan şüpheliyiz. Bugün ise toplumsal hayatın tümünü kucaklayan sayısız yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası federasyon ve konfederasyon ağlarını listelemek dahi kolaylıkla ciltleri dolduracaktır. Federe örgütlenme biçimi, tüm gruplar ve federasyonlar için kendi alanlarında [ing. sphere] özerkliklerini ifa ederken birliğin faydalarını tatmalarını mümkün kılar; böylece kendi özgürlüklerinin alanını genişletebilirler. Federalizm –özgür anlaşmanın eşanlamlısı– özgürlüğün örgütüdür. Proudhon’un söylediği gibi, “Federalizmden bahsetmeden özgürlükten bahseden, [aslında] hiçbir şey demiyordur”.

Devrimden Sonra

Toplum birbirine kenetlenmiş sayısız koperatif işçi ağlarıdır; ve şu anda kullanılışlı bir şekilde işlemekte olan derinlere kök salmış tüm kurumlar, insanoğlunun varolmasının bizzat kendisinin bu içsel uyum’a bağlı olması gibi basit bir gerekçeyle işlemeye devam edeceklerdir. Bu asla kimse tarafından sorgulanmamıştır. Gerekli olan [şey] toplumun üzerinde yer alan tüm otoriter kurumlardan, ve örgütlerin bizzat kendi içlerindeki otoriterlikten kurtulmaktır. Her şeyin ötesinde, [örgütler] devrimci ruh ve insanların yaratıcı kapasitelerine olan güven ile aşılanmış olmalıdırlar. Kropotkin anarşizmin sosyolojisi üzerine çalışmakla, yoğun bir şekilde devletin kontrolü için yeni alanlar planlamakla meşgul olan bilim adamlarınca büyük ölçüde ihmal edilmiş olan, yeni verimli bir araştırma sahasını açmış oldu.

Anarşistler esas olarak devrim sonrasında herhangi bir ülkenin karşılaşabileceği toplumsal dönüşümün acil sorunlarıyla ilgilenmekteydirler. İşte bu nedenle anarşistler, anarşist yazar-devrimci Errico Malatesta’nın “yeniden organizasyon ve geçiş dönemi” olarak adlandırdığı dönem boyunca ortaya çıkması muhtemel olan acil sorunları çözecek önlemler geliştirmeye çalıştılar. Bazı önemli sorunlar hakkında Malatesta’nın tartışmalarının özeti aşağıdaki gibidir.

Anarşizmin tam anlamı ile gerçekleşeceği, ve nihayet kitlelerin anarko-komünizme ikna olacağı ve kendilerini adayacağı uzak bir –belki bir yüzyıl, belki de daha fazla [uzaktaki]– geleceğe ertelenerek, can alıcı sorunlardan kaçınılamaz. Eğer daha gerçekçi ve vicdansız otoriterler gücü ele geçirirken, “işe yaramaz ve aciz şikayetçiler” rolünü oynamak istemiyorsak, biz anarşistler kendi çözümlerimize sahip olmalıyız. Anarşiyle ya da anarşi olmadan, insanlar yemek yemek ve yaşamın gereksinimlerini karşılamak zorundadırlar. Şehirlere tedarik sağlanmalı ve hayati hizmetler kesintiye uğratılmamalıdır. Hizmetler ne kadar yetersizce sağlanıyor olsa da, daha iyi bir örgütlenme sağlanmadıkça ve bu sağlanana kadar, insanlar kendi çıkarları [gereğince] bu hizmetlerin kesintiye uğratılmasına izin vermeyeceklerdir; ve bu hemen bir günde başarılamaz.

Daha geniş bir ölçekte anarşist-komünist bir toplumun örgütlenmesi, ancak maddi koşullar el verdikçe; ve kitleler kazanılan faydalar konusunda kendi kendilerini ikna ettikçe ve yaşam tarzlarındaki radikal değişimlere psikolojik olarak alıştıkça, yavaş yavaş başarılabilir. (Malatesta’nın anarşizmle eşanlamlı olarak kullandığı) özgür ve gönüllü komünizm yukarıdan dayatılamayacağı için, Malatesta diğerlerini sömürmemek koşulu ile farklı ekonomik biçimlerin –kolektivist, karşılıkçı, bireyci– birarada olmasının gerekliliğini vurgular.

Malatesta başarılı liberter kolektiflerin ikna edici örneklerinin,

“diğerlerini de kolektivitenin yörüngesine çekeceğinden [emindi] . . . kendi adıma, toplumsal soruna tek “bir” çözüm olduğuna inanmıyorum; aynen toplumsal varoluşun zamanda ve mekanda farklı olmasındaki gibi, binlerce farklı ve [devamlı] değişen çözümün [olduğuna inanıyorum].” (Errico Malatesta,Life and Ideas, düzenleme Vernon Richards, Freedom Press, Londra, s. 36, 100, 99, 103-4, 101, 151, 159).

“Saf” Anarşizm Bir Ütopyadır

“Saf” anarşizm, anarşist yazar George Woodcock tarafından “resmi bir organizasyona ihtiyacı olmayan, görünmez kişisel ilişki ağları ve entelektüel etkiler sayesinde anarşist propagandayı yürüten, gevşek ve esnek karşılıklı ilgi grupları [ing. affinity group]” olarak tanımlanıyor. Woodcock “saf” anarşizmin anarko-sendikalizm gibi kitle hareketleriyle uyuşmaz olduğunu öne sürüyor, çünkü onlar [kitle hareketleri],

“sadece kısmen anarşist ülkülerle yönetilen bir dünyada hareket ettikleri için, istikrarlı örgütlenmelere [ihtiyaç duyarlar] . . . ve günlük koşullara göre ödünler verirler . . . [Anarko-sendikalizm], anarşizmin nihai hedefi hakkında ancak uzaktan bilgili olan [emekçi] kitlelerinin bağlılığını sağlamalıdır.” (Anarchism, s. 273-4).

Eğer bu açıklamalar doğruysa, anarşizm Ütopya’dır; çünkü herkesin “saf” anarşist olacağı bir zaman asla olmayacaktır; çünkü insanlık daima “günlük koşullar [yüzünden] ödünler” vermek zorunda kalacaktır. Bu anarşizmin “karşılıklı ilgi gruplarını” dışladığı anlamına gelmemelidir. Aslında [tam tersi doğrudur], çünkü bireysel destekçilerinin dalgalanan heves ve hayallerine göre kurulan, dağıtılan ve tekrar oluşturulan sayısız çeşitlilikteki gönüllü örgütlerin [varolması], özgür bir toplum için olmazsa olmaz bir koşulu oluşturan bireysel tercihleri yansıtmaktadır.

Ama anarşistler üretim, dağıtım, iletişim, değişim ve diğer olmazsa olmazların, bugünkü modern, karşılıklı bağımlı dünyamızda dünya-ölçeğinde koordine edilmesi gerektiğinde; mutlaka “istikrarlı” organizasyonlar tarafından sunulmaları gerektiğinde ve bireyin dalgalanan [devamlı değişen] heveslerine terk edilemeyeceğinde ısrar ederler. [Bunlar] eğer kolektif emeğin faydalarından yararlanmayı umuyorlarsa, her sağlıklı [ing. able-bodied] bireyin yerine getirmesi gereken toplumsal yükümlülüklerdirler. Bu tip anarşistçe örgütlenmiş, olmazsa olmaz “istikrarlı” birliklerin [ing. association] birer sapma olmadıkları aşikardır [ing. axiomatic]. Onlar geçerli bir toplumsal düzen olarak anarşizmin özünü oluştururlar.

Özgürlük Yolunun Planlanması

Anarşistler, içinde büyüdükleri adaletsizlikleri ve eskimiş alışkanlıkları, “devrim sabahı” mucizevi bir şekilde üzerlerinden atacak mükemmel insanlardan oluşan bir mükemmel bir toplumun tesis edileceğini umacak kadar naif değildirler. Biz nihayetinde dünya üzerinde cennetin kurulacağı uzak bir gelecekte toplumun nasıl olacağını tahmin etmekle ilgilenmiyoruz. Ama, her şeyden öte biz insan gelişmesinin yönelimi [yönü] ile ilgileniyoruz. “Saf” anarşizm yoktur. Sadece toplumsal yaşamın gerçeklerine anarşist ilkelerin uygulanması vardır. Anarşizmin tek amacı toplumu anarşist bir yöne sevk etmektir [yönlendirmektir].

Görüldüğü üzere anarşizm inanılabilir, pratik bir toplumsal örgütlenme rehberidir. Aksi takdirde yaşayan bir güç olamaz, Ütopist rüyalara mahkum kalır.

Kaynak: “Parçalar: Biyografi”, Sam Dolgoff (Refract Publications, 1986).

Çeviri: Anarşist Bakış