Bireyci Anarşizm: Temelinden – 1841 – Josiah Warren

  Bireycilik, Josiah Warren

Amerika’daki ilk bireyci anarşist olarak görülen Josiah Warren, kendi bireysel egemenlik [sovereignty, özerklik] felsefesini, ve herkesin zararına en nihayetinde bireysel özerkliği reddettiği varsayılan “suni kombinasyon” –yani toplum veya devlet– içinde yüzleşilenle bu felsefenin karşılaştırılmasının pratik etkilerini ana hatlarıyla ortaya koyan bir bildiri sunmaktadır. Warren’in Manifesto’sunun bu baskısı 1952 tarihli özel bir basımdan alınmıştır ve Joseph Ishill’in önsöz niteliğinde yorumunu içermektedir.

Önsöz Niteliğinde Not

Josiah Warren hiç şüphesizki ilk Amerikan anarşistidir; bu suretle yaşamının büyük bir kısmını insanlığın iyileşmesine adamıştır. Eski Amerikan öncülerimizin belirgin bir özelliği olan bireyci eğilimlerine rağmen, o HERKES için barış ve huzurun hakim etkenler olacağı bir topluma gönülden bağlıydı.

Josiah Warren’in mizacı ve geleneği itibariyle tüm adaletsizliklere ve insan acılarına karşı doğuştan isyankar olduğu da doğrudur. Yazıları tüm arkaik kölelik biçimlerinden kurtuluşun ve bunların tamamen ortadan kaldırılmasının yolunu gösterir; ve her şeyden öte, BİREYİN EGEMENLİĞİ’ne inancında tavizsiz olmuştur.

Bugün tüm dünya daha önce hiçbir şekilde olmadığı şekilde tam bir karmaşa ve hayal kırıklığı tutulması yaşamaktadır; [bu], büyük ölçüde, evrenin bütün ufkunu karartan ve doğruluk & adalate dayanan tüm demokratik ilkeleri acımasızca tahrip etmeyi amaçlayan, sapkın bir “izm”in kendisini ifade etmesinin [bir sonucudur]. Bunun da unutuluşa intikal edeceğini ümit ediyoruz.

***

Bu önemli dökümanı bir kere daha gün ışığına çıkararak, bunun liberter konulara ilgi duyan öğrencilerin uzun süredir hissettiği boşluğu doldurabileceğini düşündük! “Anarşizm” başlıklı ilginç bir çalışma yayınlayan Dr. Paul Eltzbacher gibi bir bilim adamının Josiah Warren’in materyallerini en iyi şekilde kullanabileceğini düşünüyordum, ancak ne yazık ki ancak pek azının tarihsel mabetlerde bulunabildiği ABD haricinde Avrupa’da ve başka yerlerde hiçbir eseri mevcut değildi. Kütüphanecilerimizin bu ihmaline gelince, onun büyük eseri “Anarşizm”in Giriş kısmından birkaç satırı alıntılamak istiyorum: “Bugün Anarşizm’e ilişkin açık fikirlerin olmaması söz konusudur, ve bu sadece kitleler arasında değil bilginler ve devlet adamları arasında da böyledir …” ve aynı Giriş kısmında biraz ilerde şöyle diyor: “Anarşist eserler halk kütüphanelerimizde çok yetersiz temsil edilmektedir. O kadar nadirdirler ki bir bireyin en tanınmış olanlarını bile elde etmesi oldukça güçtür.”

Bu yaklaşık yarım yüzyıl önce yazılmıştı; bu felsefenin ateşli takipçileri tarafından hala bu konudaki en otantik ve güvenilir çalışma olarak değerlendirilmektedir. Bu eserin Benjamin R. Tucker tarafından yapılan Amerikan baskısı (1908) da vardır, ancak uzun süreden beri baskısı tükenmiştir.

Josiah Warren’in kendi yayınlarına ilişkin olarak, bir başka büyük bilgin ve kütüphaneci olan Max Netlau’dan bir alıntı yapmak istiyorum. Aşağıdaki alıntı onun 26 Mayıs 1936 tarihinde Ewing C. Baskette’ye yazdığı, Warren’ın ilk yayınlarından birisi olan “The Peaceful Revolutionist”ten (1833) [Barışçı Devrimci] bahsettiği yayınlanmamış bir mektuptan alınmıştır:

“Bunu daha önce kimin gördüğünü bilmek isterdim? Eğer herhangi bir yerde bir kopyası varsa, en değerli hazineymişçesine saklanmalı ve New York veya Washington’daki en önemli kütüphanelere gönderilmelidir.”

Ne yazık ki kitap bu iki kütüphanenin listesinde bulunmamaktadır. Bu yazarın diğer eserlerini de, zamanım ve çabamın el verdiği ölçüde yeniden yayınlamak için elimden geleni yapacağım.

Joseph Hill

Eylül 1952

MANİFESTO {Nadir Bulunan ve İlginç Bir Döküman}

Benim topluluklar [society, cemaatler, dernek] kurmakla meşgul olduğuma dair bir görünüm dışarıya yansımış. Bu, düzeltmeye mecbur olduğumu hissettiğim çok büyük bir hatadır.

Bu konu hakkında benden bir şey işitenler veya [yazdıklarımı] okuyanlar, bu konuda ısrar edilen asli noktalardan birisinin topluluklar veya diğer başka suni birlikler [combination, bileşimler, terkipler] kurmanın, yasa koyucular ve reformcular tarafından şimdiye kadar yapılmış en birinci, en büyük ve en ölümcül hata OLDUĞUNU bileceklerdir. Bu birleşimlerin tümü de BİREYİN kendi bedeni, zamanı, mülkü ve sorumlulukları üzerindeki doğal egemenliğini, birliğin hükümetine teslim etmesini gerektirecektir. Bu, bireyin dermansız bir şekilde yere kapaklanmasına neden olur –onu bir makinanın basit bir parçasına indirger; davranışlarının sorumluluğuna başkalarının da dahil olmasına, ve [birlikteki] ortaklarının davranış ve duygularının sorumluluğuna dahil olmasına neden olur; [birey] kendisiyle ilgili işler üzerinde tam bir kontrolü olmaksızın, eylemlerinin sonuçlarından tam olarak emin olmaksızın, ve neredeyse kendi adına kullanmaya cesaret edeceği bir beyni olmaksızın yaşar & eyler; ve sonuçta da topluluğun sözde [ulaşmak için] oluşturulduğu büyük hedefleri asla kavrayamaz.

Halk toplantılarına katılanlarınızın en azından bir kısmı HAKTANIR TİCARET’in [equitable commerce, adalete uygun, adil] bileşimin tamamen zıttı bir ilke üzerine kurulduğunu bilir; bu ilke Bireysellik [ilkesi] olarak adlandırılabilir. Bir kimsenin kendi bedeni, zamanı, mülkü ve sorumlulukları üzerindeki doğal ve gerçek egemenliğinin sahipliliğini rahatsız edilmeden bırakır; hiç kimsenin, her ne türden olursa olsun, bir topluluğa katılması ile doğal hürriyetinin herhangi bir “kısmını”ndan vazgeçmesi beklenmez; ne de kendisi dışında başka birisinin eylem ve duygularından herhangi bir şekilde sorumlu olur; ne de orada tek bir bireyin bile bedeni, zamanı, mülkü ve sorumluluğu üzerinde herhangi bir hükümet etmenin olmasına yönelik bir düzenleme bulunur.

Bunlar üzerinde kurulan bileşimler ve bütün kurumlar İnsan’ın icatlarıdır; sonuçta da insanın dargörüşlülüğününün ve diğer kusurlarının az ya da çok ortağı olurlar; HAKTANIR TİCARET ise halk için yeni olmakla beraber [dünyanın] yaratılışı kadar eski olan ve onun kadar dayanıklı olacak olan ilkelerin basit bir gelişmesidir.

Bu anlayış çok doğaldır, çünkü radikal reformasyonlara yönelik tüm girişimlerin birlikler üzerine inşa edildiği bilinmektedir; tüm bunların başarısız olması güveni sarsmıştır, ve başka bir ilkenin farkında olmayan halk, bunun aynı türden başka bir öneri daha olduğu ve diğerleri gibi başarız olacağı sonucuna varmıştır. Onların yargısına saygı duyuyorum, ve onlarla birlikte topluluklar veya herhangi bir suni birlik oluşturulması aracılığıyla [halkın] toplumsal koşullarının iyileştirilmesine yönelik her girişimin (ne kadar zekice tasarlanmış olursa olsun, ne kadar masumca niyetlenilir ve samimi olarak davranılırsa davranılsın) kendi amaçlarını bozguna uğratmak zorunda olduğuna, bozguna uğratacağına ve dahil olan herkesi hayal kırıklığına uğratacağına inanıyorum.

New Harmony’nin iki yıllık deneyimindeki (1825’den 1827’ye) başarısızlığı, benim gözümde bunu yeterince kanıtladı, & birlik sürecinin topluluğun büyük hedeflerini yerine getirme yetisine sahip olmadığı sonucuna varmama yol açtı; ancak zıttı olan ilkenin derinlemesine ve ciddi bir sorgulanmasından sonra, Bireysellik ilkesinin ve AYRILMA [disconnection, bağlantıyı koparma] sürecinin(*), büyük toplumsal meselenin tam çözümü için gerekli olan kurtarıcı ve yenileyici güçlere sahip olduğu veya bunlara yol açacağı bulunmuştur. Aslında inanılmayacak ve ümit edilmeyecek kadar çok şeyi vaad ediyor gözüküyorlardı; öyle ki, (eğer onu adlandırmamız gerekirse) bunu keşfeden, aklını kaybetmiş olarak görüleceği için düşüncelerini en yakın arkadaşlarına bile iletmeye cesaret edemedi. Bu nedenle onun tek çıkış yolu, kamuoyunun önüne getirmeden önce herşeyi UYGULAMA’da kanıtlamak idi.

Ardından tamamen yeni bir araştırma ve deneyim akımı başlatıldı; bunlardan ilki, Mayıs 1827’de Cincinnati’de açılan “Time Store” [Zaman Dükkanı] oldu. Bu, ilkeleri yaşamın tüm ilişkilerine taşıma amacıyla sonlandırılana kadar üç yıl sürdü; o zamanla bugün arasındaki zaman aralığı, (özel koşulların elverdiği ölçüde) ya daha ileriye yönelik gelişmelerle veya bunlar için hazırlıkla dolduruldu.

Çocukların idaresi ve eğitimi için uygulanan ilkeler, bu önemli konudaki radikal hataları ve başarısızlığın ana sebebini göstermektedir.

İlkeler aynı zamanda, arazinin & neredeyse tüm diğer mülklerin alım ve satımına, ve tüccarların, avukatların, doktorların, öğretmenlerin, pansiyonların idarecilerinin, vb. emeklerini içeren neredeyse her türden emeğin karşılıklı değişimine uygulandı; her aşamada bireyin egemenliği katı bir şekilde korundu ve buna her zaman saygı gösterildi. Birey üzerinde hiçbir durumda, hangi tanımlamayla olursa olsun herhangi bir yasamanın kontrol yetkisi olmadı; ve Time Store’da yüzlerce kişinin ilke ve amaçlarının çoğunu anlamaksızın çabaladığı şey eylemlerin tam bireyselliği idi; ancak onlar bunun kendi çıkarlarına olduğunu kavradılar, böylece de topluluğun işleyişinin doğal ve karşı durulamaz bir süreçle bu koşula getirildiğini gösterdiler; birlik olmaksızın, örgütlenme olmaksızın, yasalar olmaksızın, hükümet olmaksızın, bireyin doğal hürriyetinin herhangi bir “kısmı”ndan feragat etmeksizin; yine reformasyonun, tüm dünyanın öğrenmiş olana kadar beklemesi gerekmediği gösterildi: uygulamaya yönelik faaliyet, hiç kimsenin yaşamadan tahmin edemeyeceği bir yeniden eğitim sürecini meydana getirir, ve öğrenilmiş olan kazanılacak en geri şeydir.

Yüzlercesi bunların bir parçası olmuş olsa da, tüm bu deneyimler boyunca eylemlerin tam bireyselliği varken, bunlar hiçbir şekilde bir mezhep, bir parti veya bir topluluk değillerdi; halk genelde onları bilmiyordu ve bilmeyecek –her bireyin kendisini bu ilkelerle tanımlamayı seçmesi dışında.

Halkın etkisi dünyanın gerçek hükümetidir. Matbaacılık bu yönetim gücünü meydana getirir; o nedenle, bu konuların genel olarak ortaya konmasına yönelik hazırlıklardan birisi de, bu fevkalade gücü ateşin başına getirmek ve kullanmak isteyen her cinsten kişinin kullanabilmesini sağlamak [amacıyla] matbaacılığın ve matbaa araçlarının basitleştirilmesiydi; işte bu ve diğer gerçek reformasyon konuları, liderleri genellikle durumu olduğu gibi kabul etmeyi kanıksamış veya bundan çıkarı olan, kamusal etkinin fazlasıyla etkisi altında kalan, veya başlangıcında bu konuyu adil bir şekilde ele almak için düşünme alışkanlıkları fazlasıyla yapmacık olan umumi basından bağımsız kılmıştı.

Denemeler ve hazırlıklar artık sona erdi, ve sonuçlar kaydedildi veya yaşayan tanıklarının elinde; ve artık bu çevrede uygulamaya yönelik işlemlerin temeli haline geliyorlar. Bu meseleyi iyice bilmek isteyenler ayrıntıları halk toplantılarında veya okuyarak öğrenebilirler. HAKTANIR TİCARET GAZETESİ bu amaçla yayınlanmaktadır; ancak aşağıdakiler HAKTANIR TİCARET’in en önde gelen özellikleridir.

Bu, fiyatlardaki tüm ciddi dalgalanmaları, ve sonuçta da bu dalgalanmaların yarattığı tüm güvensizlik ve tahribatı sona erdirecek; ve halihazırda tahrip edilmiş olanları inşa edecek bir adil ve kalıcı ticaret ilkesi tesis edecektir.

Bu, her çeşit spekülasyonu durdurma eğilimindedir.

Bu, sağlam ve rasyonel olan, refahın gerçek ve kesin temsilcisi olan bir dolaşım aracına sahiptir. Yegane meşru sermaye olan emeğe dayanır tamamiyle. Bu dolaşım aracı, değeri ve paranın kullanımını derece derece azaltma doğal eğilimine sahiptir, ve sonunda onu güçsüz kılar; sonucunda ise, bunun üzerinde inşa edilmiş tüm ezici dolandırıcılık, kötülük, acımasızlık, yozlaşmışlık ve zorlama kümelerini süpürüp bir kenata atar.

Yalnızca emek harcayanlarca verilecek olan dolaşım aracı, birdenbire zenginliğin tamamanı ve gücün tamamanı onlara kazandıracaktır; ve emek harcamayanlar ise, şimdi ne kadar zengin olurlarsa olsunlar birdenbire yoksul ve güçsüz hale geleceklerdir.

Bu, arzı talebin rasyonel bir oranı olarak tutma doğal eğilimine sahip basit bir düzenlemeyle, [çalışmak] isteyenlere işin yolunu açacaktır.

Bu, büyük ve zorlu emeğin aleyhindeki makinalar sorununu çözer. İlkesel olarak, makinalar, işçileri işten ettiği ölçüde onlar için çalışmaktadır; haktanır ticaret gizemdeki karı yok ettiği, geleneksel çıraklığı önemsemediği ve isteyen herkese her çeşit bilgiyi imkanlar ölçüsünde sunduğu için, yeni işler yaratmanın yolu daima açıktır.

Herkesin tükettiğini kendi emeği ile ödemesi gerekliliği, bireyleri, devletleri ve imparatorlukları sıklıkla harap eden, ve bugün hepimizi bir iflasın eşiğine getiren aşırı lüksün önündeki yegane meşru ve etkili engeldir.

Haktanır ticaret, hırslı ve tutkulu olanlarca doldurulacak ofisleri donatmaz; bir kimsenin diğer kişiler veya diğerlerinin mülkü üzerinden yükselmesine şans tanımaz; bu nedenle, böylesi kişiler için hiçbir teşvik unsuru bulunmaz; ve bunlar HAKTANIR TİCARET’i ilk kabul edenler arasında olmayacaklardır. Bu ilk önce en çok ezilenleri, en acizleri, en ayak altındakileri cezbeder, & ilk önce onlar tarafından, ve başkalarının sırtından yaşama arzusu olmayanlar tarafından, –ister yoksul isterse zenginler arasında olsun– üstün ahlaki veya entelektüel nitelikleri olanlar tarafından, böylesi bir beşeri varoluştan kaynaklanacak tarifi imkansız nimetlerin bir kısmını takdir edenler tarafından kabullenilecektir.

Bunlar HAKTANIR TİCARET’in en önde gelen özelliklerinden bazılarıdır; ve büyük, ödüllendirici bir devrimin sahip olması gereken özellikler oldukları anlaşılacaktır; ancak bunlar öylesine sıradışı, öylesine genel gidişatın ve akışın dışında olan şeylerdirler ki, bazılarınca hayali ve uygulanamaz olmakla suçlanacaklardır. Tüm bunlara karşı hazırlıklıyım, ve yine bu ilkelerin tüm önemli uygulamalarının YAPILMIŞ OLDUĞUNU –bunlar tüm çelişkiler karşısında sağlam olduklarını ispatlamışladır– kanıtlamaya; ve bu ilkelere dayanarak, hemen hemen herkes için burada belirtilen avantajlardan faydalanmanın gayet pratik olduğunu; ve değişik derecelerde olmak üzere, kendisini uygar toplum (denilen) şeyin ezici kötülük ve acılarından kurtarabileceğini; ve bunu, bedenleri, zamanları veya mülkleri üzerindeki doğal ve “devrolunamaz” [inalienable] egemenliklerinden hiçbir taviz vermeksizin veya hiçbir topluluğa katılmaksızın, ve bu ilkeler üzerinden iş yapan başkalarının fiil ve duygularından hiçbir şekilde sorumlu tutulmaksızın [yapabileceklerini] göstermeye hazırım.

JOSIAH WAREN

New Harmony, 27 Kasım 1841.

Bugün, bir yerde derin ve radikal bir yanlış olduğu, ve kanun yapıcıların bunu ortaya çıkarmak ve çözüme kavuşturmak yetisine sahip olmadıkları oldukça yaygın bir duygu haline gelmiştir.

Diğer yargılara karşı tüm saygımla birlikte, bana göre bu yanlışı neyin oluşturduğuna, ve bunun doğal, meşru ve etkin çözümlerinin neler olduğuna işaret etmeyi üstlendim; ve konunun ilgi çektiği her yerde, her zaman bunu yapmaya, ve sahip olur gözüktüğü tarifsiz öneme saygı göstermeye devam edeceğim; ve doğru uslamlama sahiplerinin HAKTANIR TİCARET’i incelemeyi üstlenecekleri, ve (eğer böyle bir güdü varsa) ona karşı çıkacakları ümit edilmektedir; ve bu sayede su katılmamış ahmaklık –buna karşı getirilebilecek herhangi bir mmuhalefetin şaşırtıcı zayıflığı– ortaya çıkarılacak ve teşhir edilecektir. Muhalefet, dikkate alınabilmesi için bu konuyla ve onun doğal eğilimleriyle sınırlı kalmalıdırlar: tüm diğerlerinden AYRILMIŞ, ve yalnızca şahsi düşünceler.

Tüm yaygaracı, kelimelerden ibaret, kafası karışık ve şahsi tartışmaları reddediyorum. Bu konu sakince çalışmayı ve samimi bir incelemeyi gerektirir; (amaçladığım üzere) yeterince kamuoyunun önüne koyduktan sonra, bunu her birinin kendisine özgü anlayışına uygun olacak şekilde bireylerin tahminine bırakmalıyız, onu kısıtlamaya veya onu bunun ötesine geçmeye zorlamaya teşebbüs ederek onun bireyselliğine karşı şiddet uygulamamalıyız.

J.W.

(*) İnsan yücelişinin büyük ilkesinin HER BİREYİN kendi Bedeni ve Zamanı ve Mülkü ve Sorumlulukları üzerindeki EGEMENLİĞİ olduğu anlaşılmıştır. Bunlar bağlanmış olduklarında uygulanamazlar. Bu nedenle, AYRILMA, veya bunların Bireyselleştirilmesi gerekli bir süreç olarak belirir. Algılandığı şekliyle bu Bireysel Egemenliğe karşı gösterilen alışılagelmiş saygı, HAKTANIR ahlaki ticareti oluşturacaktır. O zaman bireyin kendi zamanı ve mülkü üzerindeki bu tam egemenliğinin, toplumun parayla ilgili ticaretinde bunların alınıp-satılması süreci sayesinde nasıl korunacağı sorusu ortaya çıkar? Bu büyük nokta, zamana karşılık zaman veya Emeğe karşılık Emek düşüncesi ile çözüme kavuşturuldu –herkesi, kendisi için olan Maliyetler’le fiyatlandırdığı emeğinden elde ettiği doğal zenginlikten AYIRMA; ancak alıcısı tarafından onun olan veya emeğinin [ürünü] olan bir şeyin DEĞERi üzerinde, onun bireyselliğinin doğal sınırlarını aşmayacak şekilde bir fiyat biçilmesi. Maliyet’in Değer’den AYRILMASI, Haktanır parasal ticaretin temelini oluşturdu. Bu yeni ticaret her çeşit paradan AYRILAN ve yanlızca Emeği temsil eden bir değişim aracını gerektirdi; ve böylece emekçi, paradan ve tiranlıktan KURTULMUŞ oldu.

Çeviri: Anarşist Bakış

Kaynak: “Individualist Anarchism: From the Ground Up”, The Memory Hole, 1841.