Feminizm ve Anarşizm – 1993 – Kathleen O’Kelly

  Kadın / LGBTİ, Kathleen O'Kelly

Çevirenin Notu: Çevirenin metine yaptığı eklemeler, açıklamalar vb, […] ile gösterilmiştir.

Kadınlara [karşı] muhafazakar bakış emeğin cinsel ayrımının “doğal” olduğunu kabul eder; kadının eş olarak, anne olarak ve ev-yapan olarak rollerinin biyolojik olarak belirlendiğini kabul eder. Onlar, –Freud’dan alıntılarsak– “Anatomi kaderdir” görüşüne inanırlar.

Kadınların toplumdaki rolünün bu olduğu şeklindeki bakışı eleştirmek üzere geliştirilen farklı siyasi düşünce geleneklerini ele alacağım. Geniş terimlerle konuşacak olursak, [ortada] dört tane kuram vardır: Liberal Feminizm, Geleneksel Marksizm, Radikal Feminizm ve Sosyalist Feminizm. Bu kuramları tarihsel gelişmeleri sırası ile sunacağım, ama tüm bu teoriler halen politikada da var olmaktadırlar.

LİBERAL FEMİNİZM

Bu gelenek insanların eşit fırsata sahip olması gerektiği şeklindeki liberal felsefeden kaynaklanmaktadır.

Liberal feministler kadınların eğitime, iş hayatına veya parlamentoya eş ölçüde erişimini engelleyen yasal düzenlemeleri değiştirmemiz gerektiğini iddia edeceklerdir. Ama, bu esasında mevcut sistemin içinde rekabet etmeyi hedeflemektedir; ve [günümüzde artık] geçersiz hale gelmiş [ing. outdated] yasaları kaldırırsak, kadınların erkeklerle eşit hale geleceğine inanmaktadırlar.

Kadınların oy kullanma hakkını sahip olması için düzenlenen kampanya liberal feminizmin eylem halindeki örneğidir. Dail’de daha çok kadın olması için, daha çok kadın hakim ve daha çok kadın patron olması için düzenlenen kampanyalar bu geleneğin içinde kabul edilebilirler.

GELENEKSEL MARKSİZM

Kadının toplumdaki konumunu eleştiren bir diğer kuram Marksizm’dir. Bu kuram, kadının ekonomik ezilmesini anlayamamaları nedeni ile liberalleri eleştirir.

Sınıflı bir sistemde eşitliği kazanmaya çalışmanın imkansız olduğu öne sürülmüştür. Marksistler, kadınların ezilmesinin daha temel bir ezilme biçiminin –yani, toplumsal örgütlenmenin kapitalist sisteminin– belirtisi olduğunu iddia ederler.

Bu nedenle kadınların kurtuluşu ancak sınıfsız bir toplumda başarılabilir.

Yüksek kârlar [elde edebilmek] için işsiz potansiyel işçiler havuzunun ve düşük ücretlerin gerekli olması nedenleriyle, ayrımcılık kapitalist ekonomi tarafından tamamı ile ortadan kaldırılamaz.

Onlar, kadınların işçi sınıfının bir parçası olması gerektiğini ve sınıf hakimiyetini yıkmak için erkeklerle beraber çalışmaları gerektiğini savunurlar.

Geleneksel Marksizmin sorunu kadının ezilmesini özel alanda –örneğin ev işleri, çocuk yetiştirme ve eviçi şiddet [gibi]– ele almamasıdır.

Rusya ve Küba gibi Marksist siyasetin uygulamaya geçirildiği ülkelerde kadınların işgücündeki rolleri değişti, ama ev içindeki rolleri değişmedi. Birçok kadın için ise, bunun anlamı iş ve eviçi görevler gibi iki katlı bir yükü üstlenmek zorunda kalmalarıydı.

RADİKAL FEMİNİZM

1960’ların sonları ve 70’lerin başlarında gelişen Radikal feminizm, Marksist gelenek içindeki toplumsal cinsiyet [ing. gender] analizinin yokluğuna [karşı] bir tepkiydi. Yine keza liberal feministlerin hukuk, oy kullanma ve istihdam alanlarında sağladıkları kazançların, kadınların ezilmesi konusunda pek az bir farklılık yarattığının farkına varılmasından da kaynaklanmıştı.

Radikal feministler kadının ezilmesinin kaynağının, ekonomik sistem olmadığını, toplumsal cinsiyetin toplumsal olarak kurumsallaştırılması [ing. social institution of gender] olduğunu öne sürerler. Diğer bir deyişle, bunun sebebi kapitalizm değil, ataerkilliktir.

Kadınların özellikle işçiler olarak ele alınmasından ziyade, kadınların ikincil toplumsal konumlarını [ing. status] tanımlayan tüm toplumsal ilişkilere bakmamız gerektiğini söylerler. “Kişisel olan politiktir” deyişini ilk ortaya atan ve ev içinde süregiden baskıya dikkatimizi ilk çekenler radikal feministler olmuşlardır.

Tüm erkeklerin kadınların ezilmesine katıldığına ve bundan fayda sağladığına inanırlar, ve sınıflı toplumun yıkılması ile bu ezilmenin ortadan kalkacağına inanmazlar.

Heteroseksüellliğin kültürel olarak oluşturulduğunu, ve ataerkilliği devam ettirmek için gerekli [olan] bir hakimiyet biçimi olduğunu kabul ederler. İktidar ilişkilerinden arınmış bir kadın [ing. female] cinselliğini tam anlamı ile geliştirmek için lezbiyenliği savunurlar.

Siyasi olarak, bu görüş ayrılıkçı [ing. seperationist] bir konuma neden olur. Yani, kadınlar ezilmenin üstesinden gelmek için, erkeklerden ayrı olarak ve erkeklere karşı birlikte savaşmalıdırlar. Bu felsefe, Andrea Dworkin ve Catherine McKinnon gibi yazarlarda ve Greenham Common gibi kampanyalarda oldukça belirgindir.

Tasavvur edebileceğiniz üzere, bu felsefe pekçok taraftan güçlü tepkileri tetiklemiştir, ama ben burada bu kuramın Anarşistler üzerinde yarattığı sorunlara değineceğim.

İlk olarak, ortada bir sınıf analizi yoktur. Radikal feministler tüm kadınların aynı ezilmeyi paylaştığını öne sürecektirler. Her ne kadar Margaret Thatcher veya Benazir Butto gibi kadın idareciler kadınları ezseler de, radikal feministler bunun onların “erkek değer sistemi” içine çekilmeleri ve kızkardeşlerini unutmaları yüzünden olduğunu savunacaklardır. Margaret Thatcher’in ezilen kadınlarla yönetici erkek sınıfa göre daha çok ortaklığının olduğunu, ama bunun farkında olmadığını! iddia edecektirler.

İkinci olarak, onların kuramlarında toplumsal değişimi açıklayacak hiçbir dinamik yoktur. Tarihsel materyalizm sosyalistlerin toplumsal değişimi açıklamalarına olanak tanırken, radikal feministlerin buna benzer bir kuramı yoktur.

Üçüncü olarak, kuram bizi kaçınılmaz olarak nihayetinde muhafazakar biyolojik belirlemecilik –yani, cinsler arasında içsel farklılıklar olduğu– kavramına geri götürür. Erkekler “doğal olarak” baskıcı, kadınlar ise “doğal olarak” erkeklerden daha iyi olarak görülürler. Bu, insanlığın gelişmesi olasılığı için pek az umut barındırmaktadır.

SOSYALİST FEMİNİZM

Sosyalist feminizm, radikal feminizmin en iyi yanları ile kadınların ezilmesinin sınıfsal analizini birleştirerek bu sorunlarla ilgilenmeye girişmiştir.

Bu kuram, kadınların kendi hayat koşullarını özgürce belirleyebilmeleri için, hem sınıflı toplumun hem de toplumsal cinsiyet kurumunun ortadan kaldırılması gerektiğini savunur.

Ezilme, ataerkilliğin kapitalizm ile karşılıklı etkileşiminden kaynaklanır.

[Sosyalist feministler] ev ile işyeri arasındaki ikiliği [ing. dichotomy] reddederler, ve sınıflı toplumun bir bütün olarak sömürüsünün devamlılığı için eviçi emeğin oynadığı rolü vurgularlar.

İşçi sendikalarında veya sol kanat siyasi partilerde çalışan sosyalist feministler görebilirsiniz.

Marksizm ve feminizmin bu evliliği yürüyor mu?

Sorun kapitalizmin ekonomik bir sisteme, ataerkilliğin ise kültürel bir sisteme atıfta bulunuyor olmasıdır. Sosyalistler, kültürel sistemin ve –cinsiyetçilik ve ırkçılık gibi– bunun dışavurumlarının kapitalizmin ekonomik sisteminden kaynaklandığına inanırlar. Ben kapitalizm ile ataerkilliğin yan yana işlediğini iddia etmenin zor olacağını düşünüyorum.

Sonuç

Bu feminist kuramları anlamak birkaç nedenden dolayı önemlidir.

İlk olarak, bu kadınların meseleleri bağlamında farklı grupların benimsedikleri taktikleri anlamamıza yardım edecektir. Örneğin, Kürtaj Referandumu sırasında ortalıkta her bakıştan gruplar vardı.

Sekizinci Düzenlemenin Kaldırılması Kampanyası’nda [gözlenen] medya ve lobici politikacılar üzerine yapılan vurgu liberal bakıştan kaynaklanmaktaydı. Önergelerin geçirilmesi için işçi sendikaları içinde çalışanlar, genellikle geleneksel Marksist bakışa sahiptiler. Erkeklerden ayrı olarak örgütlenen Women’s Coalition [Kadınlar Koalisyonu] radikal bakıştandı. DAIC, sosyalist feminist bakışa en yakın olan gruptu.

İkinci olarak, bu kuramları anlamak feministler tarafından ortaya atılan farklı argümanları anlamamıza yardımcı olur. Sosyalistlerle tartışırken sosyalizm içindeki farklılıkları anlamak nasıl gerekirse, feminizm içindeki farklılıkları bilmek de bütüncül bir tartışma yapabilmemize ve kendi politikamızın onlarınkinden gerçek farklılıklarını keşfetmemize yardımcı olur.

Üçüncü olarak, feminist kuramı anlamak kadınların ezilmesi alanında kendi politikamızı geliştirmemizde bize yardımcı olacaktır. Radikal feministlerin kadınların eviçi çalışmasına dair analizi, cinsler arasındaki eşitlik üzerine yapılan tüm tartışmaya yapılmış önemli bir katkıdır. Anarşistlerin kişisel özgürlüğe olan inançları, ihmal edilmiş bu alanı kendi politikamız içine dahil etmemize olanak tanır. Anarşistler olarak, bizler kadınların evde, işyerinde ve Devlet tarafından ezilmesine karşı çıkıyoruz.

Çeviri: Anarşist Bakış
Kaynak: “Feminism and Anarchism”